*Solmayacak Ülkü Gülleri





***SOLMAYACAK ÜLKÜ GÜLLERİ***

****Solmayacak ülkü Gülleri !!!****

Destanlara başlık olurcasına karınca kararında koparılan takvim yaparkalarında sistemleşen ihaneti pençesiyle yırtarcasına bir kabus uykusuzluğunda ve uykusuzluk mahmurluğunda hala isyan türkülerine konu olmayı başarabiliyorsak...

Eti zehir kalemi zehir koltuk ikizlerini, kum saati kıvamında inceden inceye eritebiliyorsak gafletin itlerini ve "Ya onlar duyarsa" korkusunu salabiliyorsak kalplerinin her atışına...

Elimizdeki iki kalemi bölüşebiliyor. Bir simiti tam ortadan ayırabiliyorsak ve ayrılmıyorsak ikiye onlar gibi üçe dörde. Bir bedende bir kurt 4 pençe olabiliyorsak kuyruğu dik geleceğe başı dik geçmişinden...

Ataların öğüdünü ötelerin ağıdına yazdırabiliyorsak ve hiç düşünmeden ben varım diyebiliyorsak hala amansız baskınlarda. Üşümüyorsak aniden kopan fırtınada bölüşebiliyorsak bir kara paltomuzu kara kışa inat...

Hala erciyes dağlarından haykırarak inebiliyorsak kurtları kıskandıracak kurtlukta ve güzellikte. Çıkabiliyorsak aklımız estiğinde Cudi ye Gabara . Özgürlük Türküleri okuyabiliyorsak Türkmenistan üzerine...

Ağıtlaşabiliyorsak İstanbulun ortasında Karabağın Kara bağlarıyla ve hala toprakların hasreti bitmediyse bizlere.Hala özlemle sarılıyorsak Asyadan bir parça toprağa ve göz yaşlarımızı yanlızca kayaların yosun tutan tarafında dökebiliyorsak rüzgarlara vermeden.

Etimizle besliyor, Kanımızla Suluyorsak Hala...


SOLMAYACAK ÜLKÜ GÜLLERİ !!!...


ein Bild

ÖNCE TÜRK'LÜKMÜ MÜSLÜMANLIKMI
Her şeyden önce böyle bir konu hakkında bir şeyler yazmak bir Müslüman Türk genci olarak beni üzmüştür. Çünkü Müslüman Türk toplumu neferlerinin akıllarına böyle bir sorunun gelmesi bile acı vericidir. Öncelikle Türklük ve Müslümanlık üzerinde duralım. Türklük başkalarının karıştırdığı üzere bir “;;;;din”;;;; değildir. Türk adı bir milletin adıdır. Bildiğimiz gibi Türklerin geçmişi M. Ö 5000’;;;;lere dayanmaktadır. Böyle köklü bir tarihi olan millet tarih sahnesinde elbette büyük işlere imza atacaktır. Şanlı tarihimiz zaferlerle doludur. Milletimiz bulundukları bölgelere egemen olmuşlar ve çevrelerine nizam vermişler, hüküm salmışlardır. Uzun uzadıya Türk tarihini anlatmak istemiyorum. Önce Türklük mü yoksa Müslümanlık mı sorusunu soran gaflete düşmüş, dalalet içinde kaybolmuşlara yanıt vermek istiyorum. Genel olarak bildiğimiz üzere Türkler Talas Savaşı ile(8. yy) Müslümanlığı kabul etmişlerdir. Bence asıl şanlı Türk tarihi o zaman başlamıştır. İslamiyet’;;;;le şereflenen Türkler hayatlarına İslam’;;;;ı yerleştirerek yaşamışlardır. Bu değişim Türklerin kendi özünü de etkilemez. -Keza, İslamiyet’;;;;i seçmeyen Türk toplulukları da özlerini kaybetmişlerdir- Aksine daha da olumlu özellikler katmıştır. Savaşçı bir yapıya sahip olan Türkler, bundan sonra “;;;;Gaza”;;;; anlayışıyla savaşacaklardır. İslamiyet’;;;;teki gaza ve cihat anlayışı Müslüman olmadan önceki Türk kültürüyle de örtüşür. İslam anlayışına göre savaş sonrasındaki ganimetler helaldir, İslamiyet öncesi Türklerde de savaş sonrası yağma vardı. Bu durum gösteriyor ki Türkler İslamiyet’;;;;i seçtikten sonra özlerine dair değişiklik olmamıştır, özü bozulmamıştır. Gaza anlayışıyla yürüyen Türklerde tek gaye İslam’;;;;ın bekası olmuştur. Hemen Osman Gazi’;;;;nin Orhan Gazi’;;;;ye verdiği öğüdü daha doğru bir ifadeyle vasiyetini hatırlayalım. “;;;;Ey oğul! Her işten önce din işlerine dikkat et. Zira farzlara dikkat, din ve devletin güçlenmesine sebeptir. Daima cihat ile devletini genişletmeye çalış. Çünkü uzun zaman sefer olmazsa askerin şecaatine noksanlık gelir. Zulüm etmekten sakın. Tek amacın İslam’;;;;ı yaymak ve İslam’;;;;a hizmet olsun…;;;;”;;;; İşte atamın hassasiyeti budur. Yine cihan sultanı Fatih Sultan Mehmet: “;;;;Bizim davamız cihangirlik davası değildir, bizim davamız i’;;;;lâ-yi Kelimetullah davasıdır”;;;; diyerek amacını, amacımızı dile getirmiştir. Bu sözleri söyleyenler öz ve öz Türk’;;;;türler ve Müslüman’;;;;dırlar. Cenab-ı Mevla Kur’;;;;an-ı Kerim’;;;;de: “;;;; Ey mü’;;;;minler! Toplu halde kâfirlerle karşılaştığınız zaman onlara arkanızı dönmeyin. Korkup kaçmayın. (Enfal–;;;;15) Şimdi bunları gördüğümüz, bildiğimiz halde böyle bir sual sormanın anlamı nedir? Türklük Müslümanlığa zarar mı vermiştir? Ya da Müslümanlık Türklüğe mi? Aksine…;;;; Türkler Müslümanlığı Çin ve Haçlı istilalarına karşı korumuş, Abbasiler döneminde sıkıntılar yaşayan İslam âleminin buhranlı dönemlerinden çıkmasına yardımcı olmuştur. Ve İslamiyet’;;;;in Arap ve İran çevresinde kalmayarak evrenselleşmesinde katkı sağlamıştır. Türklerin İslamiyet’;;;;e katkısı sadece siyasi alanda değildir. Sanat, mimari, minyatür, çini, taş işçiliği vs. gibi alanlarda da İslamiyet’;;;;in sentezi eserlerini sergileyerek İslam Kültürü’;;;;nün gelişmesine katkı sağlamıştır. Bütün bunlardan yola çıkarak, Türkler İslamiyet’;;;;i yüceltmiş İslamiyet’;;;;te Türklüğü, Türkü büyük bir millet yapmıştır. Diyebilir misiniz Müslümanlık Türklüğe zarar vermiştir? Diyebilir misiniz Türklük Müslümanlığa zarar vermiştir? Bazı sathi düşüncelere sahip insanlar her nedense bunları kavrayamıyorlar ya da kavramak istemiyorlar. Özellikle cumhuriyetin ilanından sonra bu tür düşüntüler hep çıkmış. Ama bunu çıkartanların unuttukları bir şey vardır. O da şudur: “;;;;Müslümanlık, Türkü Türk yapan en önemli değerdir. ”;;;; Düşünün bir kere Müslümanlıkla şereflenen Türklerde Çanakkale Savaşı’;;;;nı Sakarya Meydan Muharebesi’;;;;ni kazanmalarına vesile olan ruh, iman olmasa bu savaşlar kazanılabilir miydi? Bence hayır. Eğer yüreklerdeki o iman olmasaydı bizim yerimiz –;;;;Allah muhafaza- beklide milletler mezarlığı olacaktı. Şu meseleyi de belirtmeden geçemeyeceğim. Bazı dış güçlerin “;;;;Türk düşmanlığı aşısı”;;;; yaptıkları zavallı gruplar da Türk-İslam lafzında yer alan “;;;;Türk”;;;; ifadesini ırkçılıkla, kafatasçılıkla yorumluyorlar. Bu tarz yorumların amacı açık ve nettir. Asırlarca dünyaya nizam veren bu birliğin önüne geçmek ve bu yolla Müslümanlığa, Türklüğe darbe vurmaktır. Bu tür söylemler ülkeyi bölme amacı güdenlerin ve bu uğurda karışıklık çıkartmak isteyenlerin söylemleridir. Ya da cahillerin…;;;; Velhasıl bütün bu olumsuz durumlar bence cehaletin göstergesidir. Onun içindir ki böyle bir soru yoktur bence. Böyle soru soranlar ülkeyi karıştırmak, söz dalaşı ortaya çıkarmak için sorulan sorulardır. Ey Müslüman Türk! Bu tür şeylerle kafanı karıştırma. Silkelen ve kendine gel! Bizi “;;;;biz”;;;; yapan değerleri iyi öğren ve onlara sahip çık. Ve bu değerleri farklı yansıtmaya çalışanlara müsaade verme. Çünkü “;;;; biz”;;;; bu değerlerle varız. Türklük ve Müslümanlık bir bütündür. Tıpkı beden ve ruh gibidir. Türklük bedenimizse,ruhumuz İslam’;;;;dır!



ÜLKÜCÜ OLMAYIN SAKIN!!!

ülkücü olmayın sakın.....!!!!!!
Gençler!
Dünya hızla değişiyor. Dünün modasında Arnavutçu, Çinci, Rusçu olmak vardır. Bugünün modası Türk'ü bölmek; Lâzcı olun, Çerkezci olun, Kürtçü olun...
Bakarsınız size bir şey kalmaz. Gözünüzü dört açın..."Bal" dağıtılan yere tasla "at" binilen yere süsle gidin. Rağbet görmek istiyorsanız üç kâğıtçı, hayâlî ihracatçı olun; bazen arıcı, bazen atçı olun!
Ülkücü olmayın sakın!
Stresinizi atmak için Uluduğa çıkın, kayakçı olun, çifte pasaportlu kaçakçı olun!
Zor islere heveslenmeyin kolaycı olun; her gün parti düzenleyip çaycı olun.
Ülkücü olmayın sakın!
Dedeniz savaş zengini, babanız vergi kaçakçı ise, siz de aynı yolda devam edin; vur kaçakçı olun, kap-kaççı olun.
Ülkücü olmayın sakın!
Ípe un serin uncu, yola tel gerin yüncü olun!
Yumurtlamayan tavuğa yem vermeyin, düşeni kaldırmayın.
"İnsanlık yapmak" para kazandırmıyor; fitneci olun, fesatçı olun.
"Kazıyın" kazanın, çalın kazanın, kandırın kazanın; tombalacı olun, barbutçu olun!
Türklükmüş, Müslümanlıkmış! Ne yapacaksınız böyle lüzumsuz (!) işleri. "Bir tarla bostan, yan gel Osman" akımına uyun. Kartpostal biriktirin, pul toplayın; pulcu olun, otçu olun.
Vatan diskoteklerden kurtarılacaktır; kahvehanelerden yönetilecektir. Neme lazımcı olun, hapçı olun, rapcı olun.
Ülkücü olmayın sakın!
Paylaşmadan yiyin, ter dökmeden giyin; yutçu olun.
Ülkücülük çile demek, dert demek. "Zehirle pişmiş aş" yemektir. Ülkücülükte en büyük eğlence azap çekmektir. Cılız omuzlarınıza bir milletin kaderini yüklerseniz, seyrettiğiniz filmden, içtiğiniz çaydan, gördüğünüz rüyadan tat alamazsınız.
Ülkücülüğün nimeti külfetinden fazla değildir.
Dikenlerle dolu olan bu yolun sonunda bir cennet gizlidir ama, bu cennet dünyayı imtihan alanı olarak kabul edenlerin olacaktır.
Bu kadar inançlı, bu kadar sabırlı ve dayanıklı mısınız?
Gençler!
Yasamayı seviyorsanız hayatçı, zora gelemiyorsanız "eyvallahcı" olun.
Ülkücü olmayın sakın!
Ülkücü olmayın sakın!



ALPARSLAN TÜRKEŞ EFSANESİ

12 Eylül... Türkeş... Ve bir şehir efsanesi.
12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra "bir şehir efsanesi" doğdu.
Alparslan Türkeş'le ilgili.
12 Eylül sabahı parti liderleri (Demirel, Ecevit, Erbakan) askerler tarafından "evlerinden alınmışlardı."
Ama Türkeş "bulunamamıştı."
MHP lideri "3 gün sonra" ortaya çıktı. Şehir efsanesi hatta "birkaç efsane birden" işte Türkeş'in o "kaybolduğu günleriyle" ilgili.
Oğlu Tuğrul Türkeş şimdi MHP milletvekili. "3 günün hikâyesini" dün ondan dinledik.[/b][/color]
Türkeş, 11 Eylül günü öğleden sonra çocuklarını ORAN'daki evine çağırır:
* Çelişkili bilgiler geliyor.
* Filistinli bazı terör örgütlerinin Ankara'da kritik yerlere saldıracağı istihbaratı var.
* Ordu her an yönetime el koyabilir.
* Ancak ihtilalin hangi kademede olacağı belli değil.
* Emir komuta zinciri içinde mi, yoksa dışında mı bilemiyorum.
Alparslan Türkeş'ten çocuklarına:
- Bu gece kendi evinizde yatmayın.
Tuğrul Türkeş'in sorusu:
- Baba ya siz?
- Turan'ın (MHP milletvekili Turan Koçal) evinde kalacağım.
İhtilal gecesi Turan Koçal'ın Bahçelievler'deki evinde "durum değerlendirmesi" yapılır.
Türkeş'e 4 öneride bulunulur:
1. İhtilalin rengi belli olana kadar "bir köy evinde" kalsanız.
2. Veya Ankara yakınında "bir çiftlikte."
3. Bu gece bir Charter uçağı ile sizi yurtdışına çıkarsak.
4. Ankara içinde kimsenin bulamayacağı bir evde bekleseniz.
Ve karar:
- Ankara'da yeni evli, MHP camiasından, genç bir avukat var... Kimsenin aklına o ev gelmez.
Ev "Hale-Halil Şıvgın'ın Gaziosmanpaşa'daki evi. Hale hanım o sırada "şimdi genç bir gazeteci olan" Jale Şıvgın'a hamile. Türkeş bir "Murat131'le" o eve götürülür.
Türkeş, ihtilalin 3'üncü günü oğluna haber gönderir:
- Sabah erkenden beni buradan al, Bahçelievler'deki evime götür.
Baba oğul Bahçelievler'de "baş başa" kalırlar. Türkeş der ki:
- Sıkıyönetim Komutanlığı'nı ara.
Tuğrul Türkeş arar ve sonra telefonu babasına verir.
- Ben Alparslan Türkeş. Beni aradığınızı öğrendim. Ben mi oraya geleyim, yoksa siz mi gelip beni buradan alırsınız?
Az sonra bir Ford Station ile bir cip, Türkeş'in evinin önündedir.
- Baba sizi almaya geldiler.
- Tuğrul sen evde kal, dışarı çıkma.
Oğul, babasının elini öper, kapıdan uğurlar ve hemen tabancayı eline alıp, perdenin arkasından dışarıyı gözetler.
Eğer Türkeş kapının önünde "kimvurduya gidecek olursa" oğlu da pencereden "gereken yanıtı verecektir."
Gerisini Tuğrul Türkeş anlatsın:
- Ya tuğgeneraldi ya da albay. Çok saygılıydı. Ford'un sağ arka kapısını açtılar, babamı bindirdiler. Sonra önde babam ve o subay, arkadaki cipte askerler. Gittiler.
Tuğrul Türkeş'e dedik ki:
- Ya şehir efsanesi?
- Hangi birini anlatayım... Efsane o kadar çok ki...


br />








 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol