|
|
|
ÜLKÜ ÇINARI
Hasan Basrî (ra) Hazretlerine, sahabeyi sorduklarinda "siz onlari görseydiniz deli derdiniz, onlar da size müslüman demezdi" seklinde bir cevap vermis. Bu cevabin benzerini "12 Eylül'den önce ülkücüler nasildi?" sorusuna verebiliriz.
Hergün bir Ülkü Ocagi kursunlaniyor, bombalaniyor yine de ocaklar tiklim tiklim...
Kazara bir "kurtarilmis bölge"ye girip pestili çikinciya kadar dayak yemek de yildirmiyordu kimseyi, okuldan sürülmek de, isten çikarilmak da...
Hergün en az bir ülkücü sehid ediliyor yine de kimsede "can korkusu" yok...
Çünkü ülkücülügün ne demek oldugu, ülkücülügün varlik sebebinin ne oldugu gözle görülüyordu.
Gepgenç arkadaslarini topraga veren ülkücüler kendi siralarini beklesirken; bir yandan kitap okuyup, seminerlere katilip fikrî egitimlerini yaparken diger yandan Türk-Íslâm düsmanlarina karsi fiili sekilde mücadele ediyorlardi.
Ya bugün!
Ya bugünün ülkücüleri düne göre nerdeler?
Din, devlet, vatan ve millet ugruna can vermek için birbiriyle yarisan insanlar, hangi lanetlinin üfürügüne yakalandi?
Hangi kahrolasi el, üstümüze gevseklik tozu serpti?
Türkiye ve Türk insaninin mevcut durumu dünden daha mi iyi?
Ekonomik felç, anarsi çok boyutlu, ihanet hadsiz hesapsiz, millî bütünlük tehlikede... yalan mi?
Benim kadar karamsar olmuyabilirsiniz ancak manzara budur. Ülkücü hareket Türkiye'nin en dinamik gücüdür, fakat bu güç eskisi kadar faal degildir.
Eskisi kadar faal degiliz derken sakin ola sicak mücadele özlemi içinde oldugumuz zannedilmesin. Bir ülkücünün burnunun kaniyacagina bütün dünyanin yanmasini tercih ederiz.
Geçmis dönemlere nazaran terör ve bölücülük konusunda daha hassas bir devletimiz var. Yani "devletin candarmasi" isini yapiyor. Bize düsen is gönüllere girip Íslâm ahlâkinin gereklerini benimsetmektir... Türkün cihana hakim oldugu zamanlarin yapisini yeniden insa etmektir.
Kizlarimizi iffetli, ogullarimizi cesaretli, esnafimizi merhametli, hakimlerimizi adaletli, ögretmenlerimizi kiymetli, hocalarimizi selahiyetli, kisacasi bütün insanlarimizi hasmetli bir duruma getirebilmektir bize düsen is.
Ülküler süreklilik arzeder.
Belli bir zaman diliminde veya belli bir mekan içre yasanacak degerlerden degildir ülkücülük.
Dost düsman herkes gayet iyi biliyor ki Alparslan TÜRKES'in ektigi tohum, koca bir çinar olarak âlemi serinletecektir.
Dallari, kitalari kusatacak olan bu ülkü çinarina hiç bir balta tesir edemeyecek, hiçbir yabanî ot suyunu çalmayacaktir.
Yeter ki, bugünün ülkücüleri emaneti hakkiyla üstlensin.
Yeterki ülkücüler davalarinin adami olsun.
*****ŞEHİT BUMİNHAN, YİĞİT BUMİNHAN*****
YİĞİT BUMİNHAN, ŞEHİD BUMİNHAN
“;;;Şehid Ülkücü öğretmen Buminhan Temizkan için”;;;
Adini sordugumda "Buminhan!" demistin. O mütevazi ses tonunda Türk'ü, Çin esaretinden kurtaran Ílteris Han'in azameti de seziliyordu. "Hem Buminhan, hem tarihçi, ne kadar güzel" deyivermistim.
Mehterin en güzel marsi çaldigi, üç hilallerle ay yildizin "safaklar gibi" dalgalandigi; tekbirlerin arsa vardigi bir Erciyes Zafer Kurultayi'nda tanismis, kucaklasmistik... Henüz talebeydin fakat, kendinden o kadar emin bir hâlin vardi ki, bir an evvel ögretmenlige baslamak; bosluga birakilan çocuklarimizin elinden tutarak onlari seref dolu bir tarih bahçesinde gezdirmek istiyordun.
Birakmadilar seni Buminhan!
Kara tahta basinda beyaz tebesirle konusacaktin, kalemle, kitapla konusacaktin... Tahammül edemediler. Dilini susturdular ama, sen öyle bir konustun ki, cigeri bes para etmez Ermeni usaklariyla eskiyanin avukatligini yapan soy özürlülerin disinda herkes seni anladi.
Bismilllah diyerek basladigin Peygamber mesleginde Büyük Ülkü'nü sevgili çocuklarimiza vermeye basladigin bir anda silahla geldiler üzerine... Korkaklara has bir sekilde geldiler üstelik.
Silahtan baska neleri vardi ki? Çürümüs beyinlerini magralara gömmüsler, yüreklerini kaya oyuklarina gizlemislerdi.
Genis ve sevgi dolu yüregine, isik yayan beynine katlanamadilar Buminhan!
Seni dinleselerdi eminim yaptiklari hareketin yanlisligini anlarlar ve senin en iyi taleben olurlardi. Bir avuç Türk-Íslâm düsmaninin aldattigi özbeöz bizim kanimizdan, bizim dinimizden olan bu insanlar seninle beraber Milliyetçi-Büyük Türkiye'nin kurulmasi için çalisirlardi...
Hersey bir yana, neye yaniyorum biliyor musun Buminhan... Diyarbakir'da ögrenci oldugunu, çok iyi bir teskilat kurdugunuzu gençler için Türk-Íslâm Ülküsünü anlatan kitaplar götürecegini söyledigin zaman, "aman dikkatli ol kardesim" demistim de sen, kadere tam iman etmis tavrinla "Allah'in dedigi olur!" diye karsilik vermistin.
Biliyorduk ki, Ülkücülügün lügatinde korkmak, geri çekilmek, haksizlik karsisinda susmak; ülküsünü gizlemek yoktu... Zafere ulasincaya kadar her türlü zorlukla mücadele etmek vardi.
Ne büyüktün Buminhan!
Belki on bes dakika kadar sohbet ettik. O günden beri o yigit, o efendi, o vakur hâlini unutmadim.
"Vaka-i âdiyeden" bir haber hâline getirilen katliamlari suan spikerlerin hissiz dudaklarindan dökülen kelimeler hâlâ kulaklarimda: "Tunceli'nin Mazgit ilçesi, Darikent beldesine baskin düzenleyen teröristler, alti ögretmeni katlettiler..."
Sevgili Buminhan, bes ögretmen arkadasinla beraber kancik bir baskinla sehit edildigini duyunca ürperdim ve agladim. Sehit olarak aramizdan ayrilisina degil, biliyor ve iman ediyoruz ki sen ölmedin, sehidler ölmez!
TEMÍZKAN'inla Milliyetçi Türkiye'nin kurutulmak istenen Çinar'ina can verdin... Bizim gözlerimizden akan acizligimizdir...
Yigidim, ülküdaslarin aziz nâsini Vatanin bagrina emanet edip, birkatigin ülkü sancagini omuzladilar. Emin ol, bu sancak asla yere düsmeyecek.
Sen sehidlerin sultani Hazret-i Hamza meclisinda Ruhi Kiliçkiranlar, Özmenler, Önkuzular, Sazaklar, Arif Yilmazlar, Hasatlilar, Darendeliogullari ile kucaklasirken, ülküdaslarin senin ruhunu sad etmek için daha büyük bir azim ve askal âleme nizam verme davasi ugrunda çalisiyorlar.
Gözün arkada kalmasin yigidim,
Kanin yerde kalmiyacak sehidim!
Dualar sana, minnetler sana, Fatihalar sana
ELMA YANAKLININ YANILIŞI
Sevgili kardesim,
"Müslüman kardestir" ilahî fermanina bas egdigimiz için daima inananlar arasinda birlik kurulmasina çalistik...
"Müslümanlar küfre karsi tek yumruk" diye haykirirken de "Ya Rabbî ! Beni, anami, babami ve bütün iman edenleri hesap gününde affet" diye dua ederken de ayni suuru muhafaza ettik.
Siyasî çikar ugruna milleti birbirine karsi sogutanlara hep aciyarak baktik... Aciyarak ve öfkelenerek!...
Seçimlere "müslümanlarin sayimini yapiyoruz" diye bakan bu çarpik zihniyetle mücadeleye girismemeye azami dikkat gösterdik. Bagdatli Ruhî lisaniyla dedik ki:
"Sizden kim irag oldu ise Hakk'a yakindir
Zirâ dalâlet yoludur gittiginiz râh
Tahkîk bu kim hep isiniz zerk u riyâdir
Takliddesiz tâatiniz cümle hebadir."
Ínsanlari oy verdigi siyasî partiye göre degerlendirmede hataya düsülebilir. Milliyetçi-Müslüman oldugu halde. millî ve islâmî her esasa düsman partileri destekleyen nice insanimiz var. Ísin vebalini tartismak bir yana bu insanlara kizabilir, ancak asla dinsizlikle suçlayamayiz.
Partiler dünya görüslerini iktidar yapmak için kurulmustur. Ayni dünya görüsünü savunan, ayni nizamin kurulmasi için çalisan siyasî tesekküller vardir. Bunlar arasinda ufak defek farkliliklar olmasi tabiidir. Eskiler buna mesrep ayriligi derlerdi....
Gelelim sadede...
Türkiye'de bir parti ve basinda öyle bir dâhiyi muazzam var ki, hepiniz bilirsiniz. "Kerameti kendinden menkul" bu zat, mühendis olmakla beraber "hoca" namiyla meshurdur. "Aziiz ve muhterem kardeslerim" diye baslayan ve direkler arasi meddahlarinin gülmecelerine benzeyen nutuklari üçbes kliselesmis sözün tekrarindan ibarettir:
"Sizi gidi pansumancilar sizi!"
"Laik, batici, masonik..."
"Masonlar, bati taklitçileri.."
Portresini en güzel sekilde Necip Fazil'in çizdigi bu muhterem, bir toplantida aynen su sözleri sarfetti: "Aslinda iki tane parti var. Birisi Fatih Sultan Mehmet'in kurdugu (...) Partisi (yani kendininki), digeri faizci, batici, Ortak Pazarci partiler..."
Dudaklarini sapirdatarak söyledigi bu söze alisik oldugumuz halde adeta kanimiz dondu. Refah içinde yasadigi belli olan,- çünkü memur maasiyla biriktirdigi gayri menkulleri disinda 148 kilo altini vardir- kizini Türkiye'nin en lüks, bol yildizli bir otelinde satafatli bir dügünle evlendiren, kendi yaninda olmuyanlari "patates dininden" diye vasiflandiran bu mübarek sözlerini ölçüp biçmeden söylüyordu. On bes dakika konusmasini dinleyenlerin Zeki Alasya-Metin Akpinar'in komedilerini seyredenlerden daha fazla gülecegine emin oldugumuz bu haciyatmazi mutlaj hakim olan Cenab-i Allah'a havale ediyor; faizci, ortak pazarci diye vasiflandirdiklari partiler arasinda bulunan Milliyetçi Hareket Partisi'nin programinda ve MÇP/MHP Genel Merkezi'nin yayimladigi Egitim Programinda yazilanlari kisaca naklediyoruz:
"MHP bu kutlu yolda ne Liberal-Kapitalizmin, ne komünizmin, ne de taklitçi, batici; milletimizin tarihine geleneklerine, özüne aykiri fikir ve sistemlerin kurtulus ve tedavi reçetesi olacagi inancindadir. Bu sebeple, yüzde yüz yerli ve millî, tarihi gelenek ve özümüzden kaynaklanan bir yolun tercihinin gerektigini, Türk milliyetçiligi olarak sart görmekteyiz." (MHP Programi, sf.16)
Asagidaki satirlar da MÇP Egitim Programinin AET ve TÜRKÍYE baslikli bölümünden MÇP/MHP'nin AET'ye karsi olus sebepleri 41 madde ile özetlenmis. Bazilari söyle:
* "AET üyesi ülkelerin hiç birisi müslüman degildir. Hiristiyan milletlerin kurdugu bu görünürde ekonomik pakta bizim girisimiz, mevcut olan kültür erozyonunu daha da hizlandiracaktir."
* "AET'ye girmemiz hâlinde Türkiye'nin bagimsizligi yok edilecektir."
* "MHP yukaridan beri ifade etmeye çalistigimiz ve daha da çogaltilabilecek sebep ve gerekçelerden dolayi Türkiye'nin AET'ye (Avrupa Birligi) üyeligine karsi olan bir parti (Egitim Programi/115)
* "Ekonomide yarailan kaynaklari, yatirilabilir fonlar hâline dönüstürebilmek için bankacilik sistemi ve sermaya piyasasi yeniden gözden geçirilecek, millî banka sistemimizde mevduata kâr payi veren, orta ve uzun vadeli kredi kaynaklari kullandiran yatirim ve kalkinma bankalarinin agirligi hissettirilecektir." (MHP Programi sf.38)
Elma yanakli mezkur zata "Íftira atesten daha siddetlidir" mealindeki Peygamber sözünü hatirlatiyor, pesine iyi niyetlerle takilan saf kardeslerimize birazcik düsünmelerini tavsiye ediyoruz.
"Ínananlar kardes" oldugu gibi inananlarin arasini dünya nimetleri için açmaya çalisanlar da seytanin usagidir. Seytanin askerlerine verilebilecek en güzel karsilik Íslâm kardesligi suuruyla hareket etmektir.
Yigit gönüldasim,
Biz insanlari oy verdigi partiye göre degil ahlâkina göre degerlendiriyoruz. Siyasî görüsü ne olursa olsun Türk milletinin birlik ve beraberliginden yana olan, Türk devletini daha güçlü hale getirmeye çalisan herkes bizim kardesimizdir. "Gönül Seferberligi" bayragimizin gölgesi 60 milyon insanimizi kusatmistir. Biz bu samimiyeti muhafaza ettigimiz müddetçe Cenab-i Allah'in yardiminin üzerimizde olacagina inaniyoruz.
Ne mutlu birlikten yana olana...
Ne mutlu müslüman olana...
Ne mutlu Türküm diyene...
.
SİVRİSİNEK İLE AGÂH
Sivrisinek yorulunce bir boganin boynuzuna konmus, gidecegi yere varinca
havalanarak bogaya demis ki:
-Boga kardes, size çok zahmet verdim. Beni taa buralara kadar tasidiniz...Tesekkür ederim.
Boga sasirmis. Zavalli sivrisinege söyle bir bakmis.
"-Git isine be saskin" demis. "Ben senin varligindan bile habersizdim..."
Bir zamanlarin Abdurahman Çelebileri kendilerini bir yerlere tasiyan MHP ve onun serefli lideri Sayin Türkes'e hakaret etmekle mesguller. Hikâyede sivrisinek, onlardan daha haysiyetli, hiç degilse tesekkür ediyor. Bunlar ise neredeyse bogayi kendilerinin tasidigini iddia ederek ücret talep edecek.
1980 sonrasi siyasi yapilanma, parçalanmaya yönelik olmustur. "Çok partiden" rahatsiz olan Sam Amca'nin telkinleri veya "dost tavsiyesi" üzerine milliyetçi düsünceye sahip insanlarin tasfiyesi saglanmistir.
Bu düsünceler isiginda su soruyu sormadan edemiyoruz:
"Türkiye'de kim istenmez?"
Tabi ki Türk menfaatlerini yabanci ülke çikarlarindan üstün tutanlar.
Kimdir bunlar?
Türk milliyetçileri...
Türk milliyetçiligi sancagi kimin elindedir?
MHP'nin...
Vurun öyleyse!!...
MHP'liler ve Ülkü Ocaklilar zaten Rus yahut Çin mermileriyle vuruluyordu. Asil darbe "demokrasi" yoluyla yapilmaliydi.
Acitmadan, bir sey hissettirmeden.
Ve narkoz verildi.
Uyusturulan bu beyinler Sunalp'in MDP'siyle Özal'in ANAP'ina sevkedildi... Politika yapmak istemeyenler de bir genel müdürlük veya hatiri sayilir bir "dünyalik" ile tatmin edildi.
Gazetelerde, dergilerde boy gösterdi bu mazi çapulculari.
Türkes'in aleyjinde "tefrikalarda" sirittilar...
Bazilarinin ülkücülügü 12 Eylül gecesinde bitti...
Kitaplar paketlendi, o güzelim hilâl biyiklar kazindi. Fakat tam inanmis ülkü erleri "Bas"siz kaldiklari halde hakli davalarini bir atesten gömlek daha giyerek sürdürdüler.
Kisiliksizler üfürmeyle yikilirken, gerçek Türk Ülkücüleri firtinalara ragmen ayakta durmayi basardi.
Sadede gelecek olursak...
Ülkücü hareketle ilgili olarak dirilse hizli komünist Behice Boran bile konusabilir. Ancak "Gençler, aklinizi basiniza toplayin. Yoksa si zde agabeyleriniz gibi cezaevlerinde çürüsünüz" diyen Agâh Efendi asla!...
"
*****BAZEN GİTMELİ*****
Ateş birgün suyu görmüş dağların arkasından ..
Sevdalanmış deli dalgalarına, yüreğinin duruluğuna…;;;;;;;.
Ateş, suya gel sevdalım ol demiş…;;;;;;;
Su dayanamamış ateşin gözlerinde ki sıcaklığa, aldemiş yüreğimi, sarılmışlar delice…;;;;;;;
Zamanla bakmışlar ki ya kendileri yok olacak ya da aşkları…;;;;;;;
Ateş kaderini de alıp uzak diyarlara gitmiş…;;;;;;;
Su buna çok kızmış, ama sevdasından aramış günlerce ateşi…;;;;;;;
Su bir gün bulmuş ateşi…;;;;;;;
Bakmış ki ateşin gözlerinde ki sıcaklık hala duruyor…;;;;;;;
Su, o dakika anlamış …;;;;;;;
”;;;;;;;AŞKIN BAZEN GİTMEK OLDUĞUNU AMA GİTMENİN YİTİRMEK OLMADIĞINI…;;;;;;;.”;;;;;;;
|
|
|
|
|
|
|