Yazdıgı yiğitlik destanlarıyla dünyanın güçlü emperyalist ülkeleri ittifakını dize getiren, beş parasız, çıplak ayak, ,modern teknoloji ile bezeli silahlara karşı, kazma, kürek,mızrak ilkelligi içinde, eline geçirdigini silah belleyerek, göğsünü siper yaparak, canını hiçe sayarak yurdu için bagımsızlıgı için savaşan insanlar,bizim insanlarımız, bizlerin ataları, anaları, degilmi.? Yaşamakta oldugumuz bu ülke, bagımsız Türkiye cumhuriyeti onların kanlarıyla sulanarak yoktan var olunan yurt.
Bizler; bu yurdun insanları, o yüce neslin torunları, evlatları, degilmiyiz, bizler, bizlere canlar bahasına yoktan var edilip emanet edilen yurdumuzu, bu kutsal emaneti, sahip çıkıp, koruyup kollama, ulusal onurumuza, şeref ve haysiyetimize leke sürdürmeden yaşatmakla , yükümlü degilmiyiz.
yoksa tüm yüce degerlerini yitirmiş geç bunlarımı demektemiyiz.
Evlatlarımız katlediliyor, öldürülüyor, eller kollar baglı, kınanıyor,ağlanıyor, yas tutuluyor unutturuluyor. Bizler tarafından ülkeyi yönetme vekaleti verilen Türkiye Cumhuriyetinin Hükumeti, yaşanmakta olan aczi, dış güçlere teslimiyetçiligini, dünya'ya entegre oluyoruz, Avrupa birligine dahil oluyoruz, Amerika ile ilişkişkilerimizi saglamlaştırıyoruz söylemleri ile geçiştirme, kotarma peşinde.
Bıcak kemige dayandı, biz ulusal kimligini mufaza eden bagımsız bir ülke degilmiyiz, neden igrenç tacizini sürdürmekte olan ülkemizi bölmeye çalışan terör örgütüne ve destekçilerine gereken dersi veremiyoruz,
elimizi kolumuzu baglayan ne, zincirlerin kırılma zamanı gelmedimi.?
bu ülke insanının unutulan degerlerini,atalarına layik olma adına hatırlama, tüm dünya insanlarınada türk gibi güçlü deyişini hatırlatma zamanı gelmedimi.?
Gülünç olmadıgımızı güçlü oldugumuzu,acınır halde olmadıgımızı acılarımızı sarmayı bilip acımasızda olabilecegimizi, yurdumuzun, onun bir ferdinin dahi değerinin ölçülmez,paha biçilmez oldugunu, verilecek zararın bedelinin çok agır ödetilecegini, gösterme zamanı artık geldi.
Her şey sende gizli
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerin uzağı gördüğü kadar genç
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin
Yaşadıklarını kar sayma
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna
Ne kadar yaşarsan yaşa
Sevdiğin kadardır ömrün
Gülebildiğin kadar mutlusun üzülme
Bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi
Sevdiğin kadar sevileceksin
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin
Bunu da öğren;
SEVDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN…;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;
Elde avuçta hiç bir şeyleri yoktu,insanlıklarından başka , fakirdiler, emek yogun çabalarına ragmen bogaz tokluguna sürdürmekte oldukları yaşamlarında mutlu, gelecege güvenle bakmaktaydılar. Yurtsever, ülke aşıgıydılar,paylaşma, yardımlaşma onlar için olagan hasletlerdi,dürüslük, dogruluk,şerefli, onurlu bir yaşam hayat tarzlarıydı, ülkeleri, toprakları kutsaldı onlariçin seve seve canlarını vermeye hazırdılar.Aileleri, hısım akraba kutsaldı,alınteri dışında ekmek haramdı, dinleri kutsaldı, kötü alışkanlıkları olanları, çalanı çırpanı dışlar söküp atarlardı yaşam ortamlarından.
Onlar Ata'larımızdı kadını erkegi topyekün tertemizdiler. Bizlerin Atalarıydı onlar.
İnanabiliyormusunuz.? Hızla gelişen dünyamızda genler ve gen degişimi ile ilgili gelişmeleri izlemekteyiz. yapay müdahalelerle elde edilen somut bulgular hayrete düşürmekte insanlıgı. Bilimsel müdahaleci uygulamaların dışında dogal gen etkileşimleri zaten bilinmekte.Aile bireylerinin yaşam süreçlerinde taşımakta oldukları özellikleri kuşaklar boyunca yeni nesillere transfer olmaktadır.
İçinde bulundugumuz yaşam diliminde nasıl olupta bu denli degişim geçirip genlerimizden gelen güzel hasletleri nasıl baskıladıgımız, yok ettigimiz incelenmelidir. Neydi, nedir bizlerin bu hale gelme nedeni.
insanlarımızın büyük çogunda gözlemlenen, tepkisiz, bencil, yurt sevgisi yoksunu, hırsız, emegi hiçe sayar, dini menfaatlerine alet eder görünüm ve yaşam tarzı, başarı ve zenginlige ulaşma yolu olarak görülmüş, bu tarzı benimsemeyen içine sindiremeyenler oyun harici bırakılmış, dogru dürüst kalabilen insanlar toplumun dışına itilir hale gelinmiştir.
İnsanlarımızın büyük çogunlugunu bu yaşama iten, pislige bogazına kadar gömülmesine neden olan neydi, bu hızlı olumsuz degişimin arkasında ne veya neler vardı.
Her şey politikanın kirlenmesiyle başladı, zaman içinde zincirin halkalarına, dışa açılımın yanlış yönde degerlendirilmesi,iletişim teknolojisindeki gelişime baglı dünya ile her yönden entegrasyonun kolaylaşmasının getirilerinden çok olumsuz yönlerinden etkileşimler, çıkar guruplarının medyayı olumsuz yönde kullanma egilimleri, ekonomimizde her geçen gün artan şekilde dışa bagımlılıgın artması halkaları tamamlamaktadır.
Dış mihraplar kaynaklı planlı bir şekilde pislige bulaştırılmamızın nedeni, ulaşılmak istenen sonuç nedir.?
Kirlet,pislige döndür,dışarı at, sifonu çek lagıma dök kurtul.
Hangi aşamadayız,? Pislige döndük, atalete düşürüldük, nereye sürükleniyoruz, kimsenin umursadıgı yok, Vatan, millet, toprak, geç bunları, küb'ünü doldur yurt dışında emniyete al benden sonrası tufan ,
Ne yapılabilir, bir şey yapılabilirmi,? size, sizlere,soruyorum, sizde sorun tanıdıklarınıza,eşinize, dostunuza, her kese sorun, hiç bir şey yapamıyorsanız sorun.
İPİN UCU KALMADI
Eğer ;
O'nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... O'nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O'nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...
sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O'ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,
ve O, her durduğunuz yerde duruyor,
her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp,
hüzünlendikçe ağlıyorsa...
dünyanın en güzel yeri O'nun yaşadığı yer, en güzel kokusu
bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
hayat O'nunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü,
O'nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...
her şiirde anlatılan O'ysa... her filmin kahramanı O...
her roman O'ndan söz ediyor, her çiçek O'nu açıyorsa...
bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez
özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,
iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...
iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O'nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız...
Mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O'na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...
kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...
özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...
O'nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme,
vuslat sehere denkse...
gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;
bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O'nun yüzü suyu hürmetine...
uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...
dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı,
bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız,
sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...
...o halde bugün sizin gününüz!..
"Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.
ULAN GÖNÜL HAY BEN SENİN...
*
Vatandaş "Türk Osman" Osman Bey, sabah saat 7.00'de Casio masa saatinin alarmıyla gözlerini acti. Puffy yorganini kaldirdi. Hugo Boss pijamalarini cikarip Adidas terliklerini giydi.
WC'ye ugradiktan sonra banyoya gecti. Clear sampuan ve Protex sabunuyla
dusunu aldi. Colgate ile dislerini fircaladi.
Rowenta ile saclarini kuruttu. Bill's gomlegini ve Pierre Cardin takimini giydi.
Lipton cayini icti.Sony televizyonda medya ozetlerini ve flashhaberleri izledi.
Citizen kol saatine bakti. Aile fertlerine 'cav' deyip Hyundai otomobiline
bindi. Blaupunkt radyosunu acarak, rock muzigi buldu.
Agzina bir Polo seker atti . Sehrin gobegindeki Mega Center'daki ofisine varinca, Casper bilgisayarini calistirdi. Microsoft Excel'e girdi. Ofisboy'dan Nescafe'sini istedi.
Saat 10.00'a dogru acligini yatistirmak icin Grissini yedi. Oglen Wimpy's
Fast Food kafeteryaya gitti. Ayakustu, Coca Cola ve hamburgeri mideye indirdi.
Camel sigarasini yakip Star gazetesini karistirdi. Aksam-uzeri is cikisi
Image Bar'a ugrayip JB'sini yudumladi, sonra kosedeki Shopping Center'a ugradi. Esininn siparis ettigi Persil Supra deterjan, Ace camasir suyu, Palmolive sampuan, Gala tuvalet kagidi , Sprite gazoz ve Johnson
kolonyayi alarak kasaya yanasti.
Bonus kartiyla faturayi odedi. Hafta sonu esi Munevver'le Galleria'ya giden Osman Bey, Showroom'lar dolasip Kinetix ayakkabi, Lee Cooper blue jean satin aldi.
Aksam evde bir gazetenin verdigi TV Guide'a goz atan Osman Bey,kanallar
arasinda zapping yaparak, First Class, Top Secret, Paparazzi gibi programlar izledi. Ayni anda Outdoor dergisini karistirdi.
Saat 22.00'ye dogru Show'da Turk dili uzerine panel basladi. Uykusu gelen Osman Bey, televizyonu kapatip yatak odasina gecerken, kendini mutlu hissetti.
"Ne mutlu Turk'um diyene!" diye gerindi ve uyudu.
Hala da uyuyor.....
|